İnsansız bir dünyada köpekler ne yapardı?
Biraz hayal gücümüzü çalıştıralım… Günün birinde tuhaf bir olay gerçekleşiyor ve insanların tümü bir anda yok oluyor. Ama hepsi birden; sağda solda, sığınakta barınakta saklanan kimsecikler yok. Geriye sadece insan dışı canlılar kalıyor. Alıştığımız kıyamet senaryolarının dışında bu kez zihnimizi, insanlığın başına ne geldiği problemiyle yormayacağız çünkü bu tuhaf hikayenin kahramanı köpekler.
İki bilim insanı; Jessica Pierce ve Marc Bekoff, ‘Köpeğin Dünyası’ adını taşıyan kitaplarında “İnsanlık yok olursa köpeklere ne olur?” sorunun cevabını arıyorlar. Biyoetik alanında çalışmalar yapan filozof ve yazar Pierce ile biyolog, etolog ve davranışsal ekolojist Bekoff’ın kaleme aldığı bu araştırma hem çok kapsamlı hem de köpeklerle birlikte yaşayanlar açısından öğretici.
“Köpekler kurtlardan türemiştir ve genetik olarak gri kurtlara son derece yakındır, mitokondriyal DNA’larının yüzde 0,2’si hariç tümünü paylaşırlar” diye aktarıyor kitabın yazarları. Köpeklerin ne zaman evcilleştirildiği bir muamma; evcilleştirmenin 40 bin ila 15 bin yıl önce gerçekleştiği düşünülüyor. Bununla birlikte kuşku yok ki köpekler evcilleştirilen ilk hayvanlar. Gezegende yaşayan bir milyar kadar köpeğin küçük bir yüzdesi, 280 bin kadarı, “evcil” köpek olarak yaşamlarını sürdürüyor. Geri kalan büyük çoğunluğun insanlarla birlikteliği ya düzensiz, ya çok az ya da hiç yok. Dolayısıyla “İnsanlar yok olursa köpekler aynı şekilde yaşamaya devam eder” diyebilirsiniz. Kitabın yazarları araştırmalarında bu sorudan çok, hangi köpeklerin hayatta kalıp hangilerinin neslinin tükeneceğini ve köpeklerin neye dönüşeceğini sorguluyorlar.
HANGİ IRK DAHA ŞANSLI?
Jessica Pierce ve Marc Bekoff araştırmalarında köpeklerin boyut, kulak ve kuyruk şekli, burun yapısı, cinsiyeti, kürk rengi, avcı, toplayıcı, safkan ya da melez olmaları gibi pek çok özelliği göz önünde bulundurarak hangi özelliklerin hayatta kalmayı kolaylaştıracağını saptamaya çalışmış. Tek bir ırk elbette öne çıkmıyor. Üstelik fiziksel özelliklerin yanı sıra karakteristik özelliklerin de hem avantaj hem de dezavantajları var. Mesela büyük kulaklı köpeklerin sıcak iklimlerde, kulakların serinletici etkisiyle daha rahat edecekleri düşünülürken, bu avantaj gibi görünen özellik kulak enfeksiyonlarına davetiye çıkmanın yanı sıra soğukta ısıtılacak daha büyük bir alan anlamına geliyor. Çok büyük hayvanlar güçleriyle öne çıksalar da avcılardan kaçmak için biraz hantal olabilirler, üstelik hayatta kalabilmek için daha çok enerjiye yani gıdaya ihtiyaç duyacaklardır. Küçük köpeklerse daha kolay saklanıp daha kolay beslenebileceklerdir. İnsanların tercihlerine göre üretilen köpeklerin bazıları mesela Bulldoglar, kısa sürede yok olmaya mahkumlar. Çünkü kafaları bedenlerine göre çok büyük. Bu da doğumda çoğu kez veteriner desteği ve sezaryen gerektiriyor. Bununla birlikte safkan köpekler de çoğu kez akraba evliliği sonucu doğduklarından onlarda da insan etkileşimiyle çözülmesi gereken çeşitli sağlık problemleri görülebilir.
Çok akıllı ve sezgileri güçlü köpeklerin, hayatta kalmak için kedilerle bile işbirliği yapabileceklerini düşünen yazarlara göre, tersine bir evrim asla gerçekleşmeyecek. Yani, köpekler yeniden kurtlara dönüşmeyecek ancak kurt ve çakallarla çiftleşerek yeni bir popülasyon oluşturmaları, genlerinde saklı vahşi kurtları ortaya çıkarmaları mümkün. Nihayetinde “Bazı köpekler kazanacak, bazıları kaybedecek” diyor Pierce ve Bekoff. Pek çok araştırma ve gözleme dayanan bu çalışma, insansız bir gelecekte köpeklerin neye evrileceğini her açıdan inceleyip okurun ufkunu açıyor.
YAVRU KÖPEK BAKIŞLARI
“Araştırmacı Juliana Kaminski ve meslektaşları köpeklerin ve kurtların kafataslarını karşılaştırarak iç kaşların kaldırılmasından sorumlu yüz kaslarının köpeklerde bulunduğunu ancak kurtlarda mevcut olmadığını tespit etti. Bilim insanları bu kaş hareketinin ‘pedomorfizmi artırdığına ve insanların üzgün olduklarında sergiledikleri bir ifadeye benzediğine, bu nedenle köpeklerdeki bu hareketin insanlarda sevgi dolu bir tepkiyi tetikleyebileceğine’ inanıyorlar. İnsanlarda tetiklenen bu tepkinin oksitosin adı verilen ‘sevgi hormonunun’ salgılanması olduğu düşünülmektedir. Kaminski’nin araştırması, anatomik (yüz kasları) ve davranışsal (göz kontağı kurma motivasyonu) özelliklerin evrimi arasındaki bağlantıyı göstermektedir. Köpeklerin insanlarla göz teması kurma motivasyonu kurtlarda temelde yoktur ve ‘yavru köpek gözü’ kasları da öyle. Yabani köpekgillere bakıldığında, sarkık kulakların yokluğu da dikkat çekicidir çünkü sarkık kulaklar evcilleştirmenin bir yan ürünüdür. Doğal seçilim sonucunda köpeklerin tümü, yabani kuzenleri gibi dik kulaklara sahip olabilir.”